#en iyi arkadaş olmaz
Explore tagged Tumblr posts
Text
O kadar üzülüyordum ki ta ki arkadaşlarla arama mesafe koyana kadar
hicbir arkadasinin yakin arkadasi olmamak bu duyguyu garibanlar bilir
#en iyi arkadaş olmaz#hayatın belli bir döneminde girenler ve çıkanlar olur#yardımcı karakterler gibi bir ara var olurlar sonra kaybolurlar
75 notes
·
View notes
Text
Daha da Uzunumsu Soru Postu
Evet, bu kez 200'e vurduk ibreyi. Eski sorular yine yerinde, birazcık eklemeler yapmış bulundum. Bir süre götürür gibi hissediyorum. İletişimde aradaki köprü olması dileğimlee, iyi eğlenceleer
1) Adını paylaşır mısın? 2) Kaç yaşındasın? 3) Bugün nasıl hissediyorsun? Bu hissinin sebebini de paylaşır mısın? 4) En büyük hayalin nedir? 5) En büyük korkun nedir? 6) Tüm evreni bir duygudan arındırma şansın olsa bu hangi duygu olurdu? 7) Gözün kapalı önerebileceğin bir kitap paylaşır mısın? 8) "Bunu da beğenmeyen zevksizdir." dediğin bir film var mı? 9) Tekrar tekrar dönüp izlediğin bir dizi var mı? 10) Şiir okumayı sever misin? Eğer seviyorsan en beğendiğin şiirlerden birini paylaşabilir misin? 11) Günlük tutan biri misin? Bunu düzenli mi yapıyorsun? 12) En sevdiğin müzik türü ve parçayı paylaşabilir misin? (Çorba dinleyici olsan da baskın olan bir tür vardır djfgfjd) 13) Astroloji hakkında ne düşünüyorsun? İnanıyor musun? 14) İçedönük biri misin yoksa dışadönük biri mi? 15) Partnerinle gerçekleştirmeyi en çok istediğin aktivite nedir? (Karavanla gezmek, sahilde yürümek, sessizce oturmak vb.) 16) Kendinde en sevdiğin özellik nedir? 17) Kendinle ilgili en sevmediğin şey nedir? 18) Geniş bir arkadaş çevresi mi tercihin yoksa daha dar bir çevre mi? 19) Doğum günün ne zaman? Kutlanmasını sever misin? 20) Mucizelere inanan biri misin? 21) Eğer inanıyorsan en büyük mucizen neydi? 22) Bir mevsim seçmen gerekse bu hangisi olurdu ve neden o mevsim? 23) Çiçek yetiştirmeyi başarabiliyor musun? 24) En sevdiğin çiçek hangisi, neden o çiçek? 25) Okuduğun kitaplardaki kahramanlardan hangisinin yerinde olmak isterdin, neden? 26) Bir süper gücün olsa bu ne olurdu? 27) En sevdiğin yemek nedir? 28) Dünya üzerinde en çok görmek istediğin yeri paylaşır mısın? 29) Aklına geldikçe pozitif bir his besleyen bir anını bizimle paylaşabilir misin? 30) Evcil hayvanın var mı? 31) Hayalindeki evi anlatır mısın? 32) Nazar, büyü gibi kavramlara inanır mısın? 33) 10 yıl önceki kendine bir tavsiye verebilecek olsan bu ne olurdu? 34) 10 yıl sonraki kendine ufak bir mektup yazabilir misin? (Bunu paylaşmak zorunda değilsin tabi ki ama bir kağıda yazıp saklamanın güzel bir deney olacağını düşündüüm) 35) İstediğin herhangi bir konuda bir üniversite dersi verebilirsen, bu ders ne hakkında olurdu? 36) Mitolojiye ilgin var mı? 37) Herhangi bir mitolojiden herhangi bir karakter olsan kim olurdun, neden? 38) Yağmurlu havalarda yapılan yürüyüşler hakkında ne düşünüyorsun? 39) Bize bir şiir ya da metin seslendirir misin? 40) Aldığın (biri tarafından ya da kendine) en güzel hediye neydi? 41) Groundhog Day (Bugün Aslında Dündü) filminde olduğu gibi bir günü sürekli yeni baştan yaşamak zorunda kalsan ama bu günü seçebilsen, hangi günü seçerdin? 42) En son hangi filmde ağladın? 43) Rüya görebilen biri misin? Eğer öyleyse ağırlığı güzel rüyalar mı yoksa kabuslardan mı oluşuyor? 44) Aynada, ön kamerada gördüğün bireye tüm dürüstlüğünle bir şey söylesen bu ne olurdu? 45) Fotoğraf çekmeyi, çekilmeyi seven biri misin? Bizimle en sevdiğin fotoğraflardan birkaç tanesini paylaşır mısın? 46) Issız bir adaya düşsen "kesin yanımda bunlar olurdu hiç ayırmam" dediğin beş şeyi söyler misin? (bu klişeyi sormazsak olmaz çünkü) 47) Hayat temponu nasıl tanımlardın? 48) Bize bir gününü kısaca anlatır mısın? 49) Yazdığın şeylerden bazılarını kimse bulamasın diye anonim bir blog açıp orada paylaşmayı hiç düşündün mü, yaptın mı? 50) İsmini değiştirme şansın olsa ne yapardın?
51) Hangi yeteneğe sahip olmak isterdin? 52) Tumblr'a eklenmesini istediğin üç özellik neler? 53) Hangi dizide, hangi karakterin yerine geçmek isterdin, neden? 54) Türkiye'nin yeni cumhurbaşkanı sen olsaydın ve istediğini yapabilecek bir konumda olsaydın yapacağın ilk şey ne olurdu? 55) Kendinde değiştirebileceğin herhangi bir şey olsaydı bu ne olurdu? 56) Hala izlerim dediğin bir çizgi film var mı? 57) Uzay senin için ne anlam ifade ediyor? 58) Aşk senin için ne anlam ifade ediyor? 59) Geçmişe gidip değiştirebileceğin bir olay olsa, hangi tarih değiştiren olayı değiştirirdin ve neden? 60) Paralel evrenler hakkında ne düşünüyorsun? 61) Ömrünün sonuna kadar sadece bir oyun oynayabilecek olsaydın bu hangi oyun olurdu? 62) Seni en çok etkileyen kitaptan bize biraz bahsedebilir misin? 63) İnsanlık tarihine kalıcı bir eser bırakma şansın olsa bu ne olurdu? 64) Kullanıcı adının bir hikayesi, anlamı var mı? Paylaşır mısın? 65) Tüm yorgunluğunu alan aktivite nedir? 66) Son zamanlarda en çok güldüğün meme(miim)lerden birini paylaşır mısıın? 67) Aklında yer etmiş bir alıntıyı bizimle paylaşır mısın? 68) Sağlıklı bir ilişkinin temelinde ne olmalı? 69) Filmleri seçerken konularına göre mi, oyuncularına göre mi, yönetmenlerine göre mi seçer izlersin? Neden? 70) Hayatın bir kitap olsa tanıtım/özet kısmında ne yazardı? 71) Hayatın bir kitap olsa, nasıl bir tema baskın olurdu? 72) Bir günlüğüne görünmez olsan, ilk yapacağın şey ne olurdu? 73) Ölümsüz olmayı ister miydin? Neden? 74) Hayatına yeniden başlamak için bir şehir seçebilsen bu hangi şehir olurdu? Neden? 75) Şu sıralar sürekli diline takılan, mırıldandığın parça hangisi? 76) Takip ettiğin ve önerebileceğin podcastler neler? 77) Tvye ya da Youtube'a bir program oluşturman için sınırsız bütçe verseler nasıl bir program yapardın? 78) 5 yıl geriye gitsen neleri farklı yapardın? (bitcoin zenginliği hariç djdfgjdfg) 79) Fotoğrafın sesi var dediğin bir fotoğrafı paylaşır mısın? 80) Alaaddin'in cinine sen rastlasaydın üç dilek hakkını nasıl kullanırdın? (Sınırsız ya da daha fazla dilek dilemek kural dışı jdfgjfdj) 81) Yapacağın bir sonraki eylem ne olursa olsun sana bir sorumluluk ya da olumsuz bir dönüt oluşturmayacak. Bu ne olurdu? 82) Hayatın bir film olsa başrolünde kim oynardı? 83) Hayatın bir dizi olsa kaçıncı sezona kadar giderdi? 84) Hayatını anlatmak için üç renk seçecek olsan bunlar hangi renkler olurdu ve neden? 85) Ölüm şeklini ve zamanını öğrenebilecek olsan öğrenir miydin?(sonucu değiştiremeyeceksin) 86) Sonsuz servetin olsaydı, alacağın ilk şey ne olurdu? 87) Sence bir insanın çevresine bırakabileceği en büyük miras nedir? 88) Tanrı ile konuşma fırsatın olsa soracağın ilk soru ne olurdu? 89) Evrenin oluştuğu tarihten bu yana istediğin herhangi bir tarihte yaşama imkanın olsa hangisi olurdu? 90) Durup dururken söylediğin bir replik, söz, alıntı var mı? Eğer varsa nedir? 91) Düzenli bir programa mı inanırsın yoksa gerçek düzenin kaostan ibaret olduğuna mı? 92) Bir kitabın okur ile bağ kurabilmesinin en önemli kaynağı sence nedir? 93) İkisi arasında seçim yapabilecek olsan mental yorgunluğu mu seçerdin yoksa fiziksel yorgunluğu mu? 94) Hangi sosyal medya platformlarını kullanıyorsun? (stalkerlar için amme hizmeti soru gibi oldu bu jfdgkfdg) 95) İdeal bir ev neleri barındırmalı, ne gibi özellikleri olmalı? 96) Yaşam kaliteni etkileyen olumsuz durumların üstesinden gelmek için neler yapıyorsun? 97) Seni etkileyebilecek romantik bir jest ne olurdu? 98) Evrenin oluşumu esnasında insanlar için habitatı başka bir gezegende kurma şansın olsa bunu yapar mıydın? 99) Kültürlü bir bireyi nasıl tanımlarsın? 100) Sevgi nedir? Birine karşı beslediğimiz hissin sevgi ya da hoşlantı olduğunu nasıl ayrıştırabiliriz?
101) Bir rüya yakalayıcı yapacak olsan, içine hangi hayalleri koyardın? 102) Sadece bir renk dünyada var olsaydı, hangi renk olmasını isterdin ve neden? 103) Hayatının bir başlığı olsaydı, ne olurdu? 104) İnsanlara bir kelime öğretme şansın olsa, hangi kelimeyi seçerdin ve neden? 105) Bir şiir olsan, hangi duygu veya olay etrafında yazılırdın? 106) Kendi hayatına dışarıdan biri gibi bakıp tek bir şeyi değiştirebilseydin, neyi değiştirirdin? 107) Bir anı kristal bir kürede saklayabilseydin, hangi anını saklardın? 108) Kendine özgü bir ritüel yaratacak olsan, neye odaklanırdın? 109) Gerçek dünyadaki herhangi bir şeyi, bir roman karakterine dönüştürebilseydin, bu ne olurdu ve karakteri nasıl olurdu? 110) Hiç yazılmamış bir kitap fikri sunsan, başlığı ne olurdu? 111) Bir günlüğüne bir element olsan, hangisi olurdun ve neden? 112) Hayatındaki en sıradan nesneye derin bir anlam yükleyebilseydin, bu hangi nesne olurdu? 113) Bir melodiyi hayata geçirecek olsan, hangi melodi senin hikayeni anlatırdı? 114) Hiçbir şeyi hatırlamayacağın bir günü yaşamak zorunda olsan, nasıl bir gün geçirmek isterdin? 115) Bir tablo olsan, hangi ressamın eserine en çok benzerdin? 116) Bir zaman makinesiyle sadece bir ana geri dönebilsen, hangi ana giderdin ve ne yapardın? 117) Bir yıldız seçme şansın olsa, ona ne isim verirdin? 118) İnsanları sadece bir soru ile tanıyabilseydin, onlara hangi soruyu sorardın? 119) En sevdiğin kokuyu bir hikaye olarak anlatsan, nasıl bir hikaye olurdu? 120) Hayatının bir anını müziğe dönüştürsen, hangi anını seçerdin? 121) Bir fırtına olsan, nerede kopardın ve neden? 122) Hayatının geri kalanını sadece bir sanat formuyla ifade etmek zorunda olsan, hangisini seçerdin? 123) Bir günlüğüne tüm dünyada en çok duyulan ses olsan, ne söylerdin? 124) Bir haritaya bakarak, hiç gitmediğin bir yeri hayal edebilseydin, orası nasıl bir yer olurdu? 125) Bir ağaç olsan, hangi tür ağaç olmak isterdin ve neden? 126) Bir duyguyu fiziksel bir nesneye dönüştürebilsen, hangi duygu ve nasıl bir nesne olurdu? 127) Bir çizgi roman karakteri olsan, güçlerin ne olurdu? 128) Bir mevsimin insan hali olsan, hangi mevsim olurdu? 129) Bir kelime icat edecek olsan, ne anlama gelirdi? 130) Düşüncelerini bir renk olarak ifade edebilseydin, bugün hangi renk olurdun? 131) Bir anıyı fotoğraf olarak bir yere asabilsen, nereye asardın ve neden? 132) Bir göl olsan, sularında ne saklardın? 133) Kendi hayatında sadece bir günü tekrar tekrar yaşayacak olsan, hangi günü seçerdin? 134) Bir kuş olsan, hangi yükseklikte uçmak isterdin? 135) Bir kelimenin anlamını değiştirecek gücün olsa, hangi kelimeyi değiştirirdin? 136) Bir anıyı hiç yaşamamış olmayı dileyebilseydin, bu hangi anı olurdu? 137) Bir gezegen olsan, insanlar seni nasıl keşfederdi? 138) En sevdiğin hayvanla ilgili bir masal yazacak olsan, bu nasıl bir masal olurdu? 139) Bir okyanus olsan, kıyılarında neler olurdu? 140) Kendi kişisel kütüphaneni yaratacak olsan, içine neleri koyardın? 141) Bir kitap kahramanının yerine geçip o hayatı yaşama şansın olsa, hangi kahramanı seçerdin? 142) Bir çiçeğin hikayesini yazacak olsan, hangi çiçek olurdu ve hikayesi ne olurdu? 143) Bir dağ olsan, zirvende ne olurdu? 144) Sana en çok huzur veren sesi düşün; bu sesi bir manzaraya dönüştürseydin, nasıl bir manzara olurdu? 145) Bir şarkı olsan, nasıl bir ritme sahip olurdun? 146) Bir karakter olsan, hangi masalın kahramanı olmak isterdin? 147) Hayatını bir bulmaca gibi düşünecek olsan, çözmesi en zor parça ne olurdu? 148) Bir fısıltı olsan, ne söylemek isterdin? 149) Bir su damlası olsan, en çok nerede olmak isterdin? 150) Bir bulut olsan, gökyüzünde ne şekiller oluştururdun?
151) Kahve mi, çay mı? 152) Beypazarı mı, Kızılay mı? 153) Film mi, dizi mi? 154) Basılı dergi/kitap mı, dijital mi? 155) Kitap mı, film/dizi mi? 156) Yemek mi, uyku mu? 157) Bir sezonu tek oturuşta bitirmek mi yoksa her hafta yeni bölümü beklemek mi? 158) Şiir mi, deneme mi? 159) Nazım Hikmet mi, Necip Fazıl mı? 160) Evrim Ağacı mı, Bebar Bilim mi? 161) George Orwell mi, Aldous Huxley mi? (Bu soru biraz daha hangisi daha isabetli bir distopyayı anlattı olarak da sorulabilir, cevaplayana kalmış) 162) Kamp mı, otel mi? 163) TV mi, radyo mu? 164) Spotify mı, Youtube Music mi? 165) Netflix mi, Disney+ mı? 166) Bilgisayar mı, telefon mu? 167) Oyun mu, kitap mı? 168) Marvel mı, DC mi? 169) Nolan mı, Kubrick mi? 170) HIMYM mi, Friends mi? 171) Yaz mı, Kış mı? 172) Sıcak mı, soğuk mu? 173) Sanat mı, bilim mi? 174) Tiyatro mu, konser mi? 175) Online mı, mağaza mı? 176) Yerli mi, yabancı mı? 177) Kamp mı, otel mi? 178) Fıstık ezmesi mi, Nutella mı? 179) Macera mı, sakinlik mi? 180) Dondurma mı, pasta mı? 181) Geçmiş mi, gelecek mi? 182) Deniz mi, göl mü? 183) Uzay mı, denizaltı mı? 184) Şehir mi, doğa mı? 185) Yüzmek mi, koşmak mı? 186) Spor mu, sanat mı? 187) Kedi mi, köpek mi? 188) Eğlence mi, dinlenme mi? 189) Tatilde deniz mi, dağ mı? 190) Büyük grup mu, küçük grup mu? 191) Kısa tatil mi, uzun tatil mi? 192) Klasik mi, modern mi? 193) Film mi, dizi mi? 194) Çalışmak mı, eğlenmek mi? 195) Sevmek mi, sevilmek mi? 196) Tek başına mı, arkadaşla mı? 197) Hediye almak mı, vermek mi? 198) Kütüphane mi, kafe mi? 199) Tatlı mı, tuzlu mu? 200) Fantezi mi, gerçekçilik mi?
#saçma bir şekilde bölmem gerekti#karakter sınırına falan takıldı herhalde#neyse post burada en azından#cninzihni#kaybetmeme etiketleri#soru postu
230 notes
·
View notes
Text
Akşama yemeğim hazır. Pilav ve kurufasulye. Baran da, Umut da çok sever.
Haklısınız.
Kim onlar değil mi?
Baran eşim, Umut oğlum.
Umut sekiz yaşında. Canımın içi, kara gözlü, kıvırcık saçlı, susmak bilmeyen, yerinde duramayan bir çocuk. Hayatımın anlamı...
Geç evlendim ben.
Bizim buralarda alışık bir durum olmasa da, evlenmeden, çoluğa çocuğa karışmadan önce okulumu bitirmek istedim. Hep derim, kız çocukları okumalı, iyi yerlere gelmeli, erkeğin eline bakıp, şiddeti, eziyeti, yokluğu, kader deyip sineye çekmemeli.
Ailem itiraz etse de, inadımı kıramadılar. Laf aramızda, zaten oldum olası, burnumun dikine bir kızdım. Beni Kur'an kursuna yollarlardı, ben sokak aralarında kuşlarla beraber şarkılar söyler, boyumdan büyük hayaller kurardım. Akranlarım, eğlencelerde, doğum günlerinde, düğünlerde, konuşmaya bile çekinirken, ben en güzel elbiselerimi giyer, ter içinde kalana kadar güler, eğlenir, dans ederdim. Arada bir annem beni çekiştirip "Ah be kızım, bir parça hanım hanımcık ol!" dese de, olamazdım. Hanım hanımcık olanların düşleri yoktu, bilirdim.
Ellerime bakıyorum.
Bir zamanlar kınalar yaktığım ufacık ellerim yok artık.
Zaman bir nefeste geçiyor ve sanırım insanın önce elleri yaşlanıyor.
Sanki, bir zamanlar, şu sokaklarda koşuşturan, yaramazlık yapan, "Anne n'olur beş dakika daha oynanayım." diye ısrar eden çocuk ben değilmişim gibi.
Nerede şimdi, kırık aynasını eline alıp, saçlarını tarayan ve bir sürü pembe tokalar takan küçük kız?
Garip...
Dışarıda inceden bir Eylül yağmur var. Kasvetli havaya rağmen çocukların kahkahaları duyuluyor.
Aralarından Umut'un sesini ayırabiliyorum. En çok da onun sesi geliyor. Eşek herif!
Yine birazdan üstü başı toz toprak içinde gelecek eve, biliyorum. Nefes nefese ayakkabılarını bir kenara atıp, gözlerimin içine bakacak ve "Anne ben acıktım." diyecek. Sonra ben yine dayanamayıp, onu kollarımın arasına alıp, o kirli yanaklarını, gözlerini, saçlarını öpeceğim, boynunu koklayacağım.
Ah oğlum benim!
Ah Umut'um!
Sen niye hep dağ çiçekleri gibi kokuyorsun, her defasında başımı döndürüyorsun.
Anne olduğumdan beri daha kaygılı biri oldum çıktım. Sizde de öyle mi? Hani, Umut eve biraz geç kalsa ya da ne bileyim, camdan bakıp, yakınlarda göremesem, kalbim yaralı bir kuş gibi kanat çırpmaya başlar. "Ya başına bir şey geldiyse..."
Eşim Baran bu halime üzülür, "Yapma canım, kötüyü çağırma." der ama anneyim işte, ne yapayım.
Baran güzel bir adam. Okulun son yıllarında tanıdım onu. Önce arkadaş olduk. Baktık ki, çok iyi anlaşıyoruz, "hadi öyleyse evlenelim." dedik. Baran bana, kucak dolusu papatya ve Ahmet Arif şiiriyle evlenme teklif etti. Papatya, Ahmet Arif, Şiir, Baran, aşk...Kabul edilmez mi hiç!
Tıpkı hayalimdeki gibi bir evde oturuyorum.
Küçücük, mütevazi, duvarları mavi boyalı, bir köşesi kitaplarla dolu ve güllü dallı perdeleri olan bir ev. İnanın, sevgisiz insan sarayda da otursa, mutsuz olur. Çocukluk arkadaşımlarımdan biliyorum. Yarası çok olana, para merhem olmuyor.
Çok gevezelik ettim değil mi?
Ama ne yapayım, oldum olası konuşmayı seviyorum. Kimseyi bulamazsam, kendimle konuşuyorum. Gülmeyin ya! İnsanın kendi kendine konuşması kadar güzel bir şey yok dünyada. Deneyin, bana hak vereceksiniz.
Ha, bir de çok güzel türkü söylerim ben. Arkadaşlar falan bir araya geldiğimizde, ısrar ederler, "Hadi, bir tane söylemeden olmaz." derler.
Dost kırılır mı hiç!
Şu karşı yaylada göç katar katar
Bir güzelin derdi serimde tüter
Bu ayrılık bana (bize) ölümden beter
Geçti dost kervanı eyleme beni
Şu benim sevdiğim başta oturur
Bir güzelin derdi beni bitirir
Bu ayrılık bize zulüm getirir
Geçti dost kervanı eyleme beni
Pir Sultan Abdalım kalkın aşalım
Aşıp yüce dağı engin düşelim
Çok nimetin’ yedim helallaşalım
Geçti dost kervanı eyleme beni...
Bu türküyü her söylediğimde, gözümden iki damla yaş gelir. Neden bilmem ama sadece iki damla yaş! Sanki bu türküde benden bir şeyler var. Sanki, beni incitmişler, canımı yakmışlar, kalbimi kırmışlar da, ben kimselere söyleyeyemişim gibi...
Duvardaki takvime gözüm takıldı şimdi.
8 Eylül 2051
Off! Ben ne vakit otuz beş yaşında koca bir kadın oldum!
Olsun, her yaşın kendine göre bir güzelliği var. İnşallah çocuklarımız da, otuzları, kırkları, elli, altmış, seksen hatta yüz yaşları görür.
Hah, kapı çaldı, nihayet benim eşek geldi.
Hadi bana müsade. Gideyim de yine bıktırana kadar onu öpüp koklayayım.......diye, bütün bunları yazmak isterdim ama yazamam. Çünkü ben sekiz yaşındayken öldürüldüm.
Ben Narin Güran.
Cesedi on dokuz gün sonra derede bulunan o elleri kınalı kız.
Büyüyemedim ben. Baran ile evlenemedim ve Umut'um hiç olmadı.
t a m e r d u r s u n
#tamerdursun #naringüran #hepimizincesedinideredebuldular
163 notes
·
View notes
Text
İnsan öldüğünde en yakınının, en sevdiğinin unutma süresi 18 aymış.
Yani 18 ay sonra acısı diner, sizi tatlı bir anı olarak anımsarmış.
Düşününce içim acıdı bir an
Değer verdiklerimin,çok sevdiklerimin,
"onlar olmadan asla olmaz" dediklerimin beni 18 ay sonra unutacak olması...
İyi bir iş, geniş bir ev, bir araba, emeklilik hayalleri, “hele şu da olsun rahatlayacağım” derken bir bakıyorsun hayatın sonuna gelmişsin
Lakin bizim yaratılış sebebimiz araba, ev, bağ, bahçe değil ki...
Hiçbir değer üretmeden, iz bırakmadan yaşanan bir hayat 80 yıl değil de 800 yıl olsa ne yazar ki?
18 ay da unutulduktan sonra...
Yazık oluyor bize. Çok ucuza gidiyoruz.
-İnsanın yetiştirdiği öğrencileri olmalı, öğretmen olmasa bile...
-Yazdığı bir kitabı olmalı en azından, ya da yazmaya niyetlendiği...
-Tanımadığı, adını bile bilmediği insanlarda iz bırakmışlığı olmalı...
-Birileri çevirmeli yolunu “Siz beni tanımazsınız ama ben sizi tanıyorum, siz benim hayatımı değiştirdiniz” demeli yıllar sonra...
-İnsanlara selam vermekten korkmak şöyle dursun, tanımadığı onlarca insanın yüreğine dokunmalı, sohbet etmeli, dertleşmeli, arkadaş olmalı...
Velhasıl kelam eşyaya ve kula kul olmak değil ,iyi ve verimli bir insan olmak önemli ...
Ah bu çok fazla dünya telaşesine dalmışlığımız yok mu... ?
Mezardakilerde aynısını yapmıştı …
157 notes
·
View notes
Text
Lise hayatı... Anlatmak o kadar zor ve güzel ki...
Lisenin ilk yılında karantina yüzünden doğru düzgün gidemedim bile. O yüzden bunu direkt pas geçiyorum. Doğru düzgün kimseyi bile tanımıyordum burada.
İkinci yılında ise, her şey burada yaşandı aslında. Ailevi çok büyük sorunlar yaşandı, psikologluk durumlarım oldu, hayatımın en büyük hatasını yaptım farkında bile olmadan... Ailevi yeri geçip okula geleceğim.
10. Sınıfın birinci döneminde bu söylediğim berbat aile dönemini yaşadım. İkinci dönemde ise bu sebeple mesem sistemi denen eğitime geçtim. Hem stsj görüp, hemde meslek dersleri alacaktım. Fazla olmasa da kültür dersleri de olacaktı ama okula sadece hafta sonları gelinecekti. Hafta içi ful stajdaydık. Bu çok hoşuma gitmişti ve hemen başvurdum. İş yeri buldum, her şeyi ayarladım ve artık bir mesem öğrencisiydim.
Ve bu mesem sistemi hayatımdaki en mükemmel lise hayatını yaşamamı sağladı. Normal okula giderken görünmez olan ben mesemde o kadar güzel bir lise hayatı yaşadım ki. Belki size çok saçma gelecek ama ben liseden mezun olduğum gün eve giderken otobüste bile o kadar ağlamıştım ki bir daha ben böyle bir şeyi nasıl yaşayacağım diye. Aylar geçti ama hala da ağlayabilirim.
Birkaç arkadaşımdan ve hocalarımdan bahsederek başlayacağım. Umarım hiçbirinin karşısına çıkmaz bu. Yani çıkarsa da bir şey olmaz ama. Normal hayatımdan insanların burada olmasını sevmiyorum, burası bir günlük benim için. O yüzden görmemeleri daha iyi.
Mesela Yasir hoca... En sevdiğim bölüm hocasıydı. İlk günden beri benimle fazlasıyla ilgilendi. Çok güzel ders anlatırdı. Onun bir şeyler anlatmasını çok severdim. Üstümde o kadar fazla emeği var ki. Mezun olduğum gün gözlerimin içine bakarak "güzel kızım, o kadar farklı ve özel bir kişiliğin var ki. Hayatında kişiliğin kadar mükemmel olsun Allah'ın izniyle, ve senin gözlerinde o ışığı da görebiliyorum." demişti. Sırf bu adamın yüzünü önüne eğdirmemek için bile bir şeyleri başarmaya söz vermiştim.
Mesut hoca... Gördüğüm hem en ciddi, hemde en espritüel hoca olabilir. Onu da Yasir hoca kadar severdim. O da bölüm hocamdı. Çok esprili ve güler yüzlü bir adamdı. İngilizcesi çok güzeldi. Her sabah sınıfa girdiğinde benimle ingilizce konuşurdu. Bunu sadece bana yapardı. Çoğu zaman onu anlardım ama bazen cevap veremezdim, o da sırıtırdı sadece. Beni kendi kızına benzetirdi. Mezun olacağım zaman son dersimizde yanına gidip defterime benim hakkımda görüşlerini yazmasını istedim. Yazdığı koca paragraftan aklımda kalan tek cümle; "Biz öğretmenler öğrencilerimizi belirli özellikleri ile hatırlarız. Ben seni her zaman iç ısıtan gülümsemenle hatırlayacağım."
Özlem hoca... Müdür yardımcımızdı. Önceden başka bir bölümün hocasıydı, hiçbir zaman benim dersime de girmedi. Ama nedense okulla ilgili bir problemim olduğunda yönetici olmadan önceden de hep ona giderdim. Müdür yardımcısı olunca da hep yanına gidiyordum. Çok güzel ve güler yüzlü bir kadındı. İyi bir insandı. Mezun olduğum gün diplomamı verdikten sonra bana sarılmıştı, o kadar hoşuma gitmişti ki anlatamam.
Arkadaşlarıma gelirsek de hepsini ayrı ayrı çok seviyordum. Ama burada sadece birkaç kişiyi anacağım. Sınıfımız zaten fazla kalabalık değildi. 4 kız, 12 erkektik. Ama buna rağmen hepimizin arası iyiydi. Kardeş gibiydik, birbirimize yanlışımız olmazdı, herkes birbirinin arkasındaydı. Mükemmel bir atmosferdi.
Mesela Münevver abla, evet abla. 4 çocuklu, evli bir kadındı. O da bizimle lise okuyordu. Çok iyi bir insandı. Sırdaşımdı, her şeyi ona anlatırdım. Bana çok yardımı dokundu çoğu konuda. Baya severdim. O da beni severdi. Lise diplomasına ihtiyacı olduğunu söylerdi. Çocukken okula göndermemişti ailesi sanırım. İstediği diplomayı da aldı, umarım işine yaramıştır abla.
İsmail... Kader ortağım. Hem aynı sınıftaydık, hemde aynı yerde staj yapıyorduk. Staja ilk başladığımızda birbirimizi pek sevmezdik. Soğuk bir insandı. Sınıftayken muhatap bile olmazdık. Ama hep aynı yerde olunca zamanla alıştık ikimizde. Zamanla yakın arkadaş olmuştuk. Her zaman senkronize bir şekilde çalışırdık ofiste. Okulda da kimse olmasa bile ona güvenebileceğimi ve arkamda biri olduğunu biliyordum. Bazen okul çıkışı eve giderken diğer okullardan gelen serseriler kızlara laf atardı. Ne zaman böyle bir şeye maruz kalmak üzere olsam İsmail arkamda belirirdi. İri yarı bir çocuk olduğu, tanındığı ve çevresi olduğu için ondan çekinirlerdi. Sınavlarda da ben ona yardım ederdim. Onu kurtarmak için çok riske girerdim sınavlarda ama o bunu hak eden bir abimdi. Böyle anlatınca belki yanlış anlaşılıyordur ama İsmaille aramızda hiçbir zaman arkadaşlıktan ötesi olmadı. Sevgilisi bile beni tanırdı. Şuan o da üniversiteye gidiyormuş zaten. Bir daha görüşmeyiz ama bana çok yardımcı oldu zamanında.
Kadir... Meseme başlayınca ilk tanıştığım insandı. Beni çok güldürürdü. Temiz kalpli biriydi. İkimizde sınıfın çalışkanları olduğumuz için çok yardımcı olurduk birbirimize ve sınıftakilere. Okuldan mezun olduktan bile yaşadığım en ufak sorunda beni arayıp yardım etti. Gerçekten minnettarım.
Hakkında konuşmak ne kadar doğru bilmiyorum ama... O kızın ismini anmak istemiyorum. Aramız fazlasıyla iyiydi. Zaten sınıfta az kız olduğumuz için ister istemez iyi anlaşmak zorundaydık. Beraber sınıfta gizli gizli piknik yaptığımız, okuldan kaçıp hamburger yemeye gittiğimiz, saatlerce yolda fotoğraf çekip eve geç kaldığımız günler... Çok güzel anılarımız vardı. Taa ki ben mezun olmadan önce o kızın bana söylediği büyük yalanı öğrenene kadar. Tek bir gerçek tüm okula bakış açımı değiştirmişti. O günden sonra da görmedim daha. Kırgınlığımda açıkçası geçmeyecek. O da bunu çok iyi biliyor.
Peki ben liseyi neden bu kadar sevdim? Sadece bunlar için mi? Keşke öyle olsa ;)
#ay benim gece senin#geceye not#kitaplar#geceyedair#gelmemeyegidenadam#kitap alintilari#uykusuz geceler#3391kilometre#3391km#beyza alkoç#0 kilometre#0 km#liseli#mahşerinbinlerceatlısı#mahşerindörtatlısı#egenin izmiri#egenin incisi#karantina#yalnızlık#tumblr girls#writers on tumblr#artists on tumblr
13 notes
·
View notes
Text
İnsan öldüğünde en yakınının, en sevdiğinin unutma süresi
18 aymış.
Yani 18 ay sonra acısı diner, sizi tatlı bir anı olarak anımsarmış.
Düşününce içim acıdı bir an ...
Değer verdiklerimin, çok sevdiklerimin,
"onlar olmadan asla olmaz" dediklerimin beni 18 ay sonra unutacak olması...
İyi bir iş, geniş bir ev, bir araba, emeklilik hayalleri, “hele şu da olsun rahatlayacağım” derken bir bakıyorsun hayatın sonuna gelmişsin.
Lakin bizim yaradılış sebebimiz araba, ev, bağ, bahçe değil ki...
Hiçbir değer üretmeden, iz bırakmadan yaşanan bir hayat 80 yıl değil de 800 yıl olsa ne yazar ki?
18 ay da unutulduktan sonra...
Yazık oluyor bize.
Çok ucuza gidiyoruz.
İnsanın yetiştirdiği öğrencileri olmalı, öğretmen olmasa bile...
Yazdığı bir kitabı olmalı en azından, ya da yazmaya niyetlendiği...
Tanımadığı, adını bile bilmediği insanlarda iz bırakmışlığı olmalı...
Birileri çevirmeli yolunu
“Siz beni tanımazsınız ama ben sizi tanıyorum, siz benim hayatımı değiştirdiniz” demeli yıllar sonra...
İnsanlara selam vermekten korkmak şöyle dursun, tanımadığı onlarca insanın yüreğine dokunmalı, sohbet etmeli, dertleşmeli, arkadaş olmalı...
Velhasıl kelâm, eşyaya ve kula kul olmak değil, iyi ve verimli bir insan olmak önemli ...
Ah bu çok fazla dünya telaşesine dalmışlığımız yok mu... ?
Alıntı
İyi ve güzel yüreği olan herkese selam olsun…
8 notes
·
View notes
Note
Evet o zamanki senle şimdiki sen arasındaki değişim ve 30a adım adım giderkenki süreç
29 yaşımla ilgili hatırladıklarım şöyle:
Doktora yapmakla başa çıkamıyordum, arkadaş olarak da buluştuğum danışmanım ne zaman sürecin nasıl gittiğini sorsa ağlıyordum. Nihayetinde bana üniversitenin terapi servisinden yararlanmamı önerdi ben de başvuru yaptım. 6 seans boyunca (ücretsiz o kadar veriyorlardı) İngiliz bir psikolojik danışmana “ben 30 olmak üzereyim 30! Ve hiçbir şeyi başaramadım! Ne yaptım ben? Koca bir hiç! Elimde hiçbir şey yok. Otuz olana kadar bir şeyleri yapabilmiş olmam gerekiyordu benim…” diye ağladım. Niye bu kadar önemli otuz olmak demişti, içime bir “olmuşluk” yaşı olarak kazınmıştı işte ve ben olamamıştım.
Ruh sağlığımı korumak için halim oldukça tüm tuşlara basıyordum. İyi uyuma, hareket etme, motivasyonal kitaplar okuma, podcastler dinleme vs vs.
Bir de 30. doğum günümü hatırlıyorum. Edinburgh’ta kutladık, ailem sürpriz yapıp geldi, çok güzeldi. Olabileceği kadar güzel değildi ama. Zira o zamanlar kendi kafamda bir plan yapıp beklentiye girerdim, bu planda bir değişiklik olduğunda ise tadım kaçardı. Doğum günümü kutlamak için kardeşim ve eşimle birkaç günlüğüne Edinburgh’a gideceğimizi biliyordum ve buna çok hazır ve istekliydim. Annem ve babamı görünce bir yanım çok sevindi, diğer yanım ise çok bozuldu ve bu hissi atmakta çok zorlandım.
Aradaki değişime gelecek olursam; büyük ölçüde bambaşka bir insanım desem yanlış olmaz sanırım. Doğum günümden sonra pandeminin de gelmesiyle hayatımda gördüğüm en dibi gördüm, yıllarım depresyon ve kaygının pençesinde geçti. Son bir yıldır daha iyiyim diyebiliyorum. Kendi hayatımı yaşamadığımı, varlığımın merkezine başkalarının (özellikle de babamın) onayını koyduğumu fark ettim. Kendimi “başarmak” ile tanımladığımı ve bu yüzden mükemmeliyetçi eğilimlerimin arttığını fark ettim. Kendimi bana asla iyi gelmeyen bir kısır döngüye soktuğumu gördüm: ulaşılmaz hedef koy, ulaşama, kendini zorbala, hiçbir şeyi değiştirmeden tekrar dene, tekrar yenil.
O yaşımda olacağımı düşündüğüm yerde asla değilim. Sorsan herhalde İngiltere veya Avrupa’da bir üniversitede öğretim görevlisi olacağımı, hala evli olacağını söylerdim. Şimdi Türkiye’de bir kıyı şehrinde yalnız yaşıyor ve dil kursunda çalışıyorum.
Öncelik koyduğum şeyler değişti, oldurmaya çalışmayı büyük ölçüde bıraktım, bakış açım değişti. Olmaktayım.
Böyleyken böyle!
12 notes
·
View notes
Text
NASIL BAŞLADI-9
M-ooo Gül hanım bizsiz duşa mı girilir. Onlarda katıldılar önce bir güzel yıkadık birbirimizi. Sonra ben başladım bunların yarraklarını yalamaya
A-götünü de siktiğimizi göre artık tam bir orospu oldun.
M-aferim güzel yala yoksa amına sokunca ağlama orospu. Bir güzel yaladım yarraklarını yine direk gibi oldu. Bu sefer Ali abi amıma Mesut abi götüme girdi. Ohh tost olmak muhteşem bir şeydi. Hayalini kurduğum yarrakları yiyordum.
M-kanka nasıl amı dediğim gibi var dimi orospunun
A-sorma kanka Fikret nasıl sikti anlamıyorum hala bakire gibi
M-uf en sevdiğim kanka. Götüde çok güzel orospunun
A-mal iyi kanka
Benden mal gibi bahsedildiği ikinci seferdi bu ama umrumda değildi acayip zevk alıyordum. Çok geçmeden bu ikisi de boşaldı içime.
M-sürekli içine boşalıyoruz ama hamile kalmasın bu orospu. Ordan lafa atladım Fikret abi defalarca içime boşaldı hiçbir şey olmadı ki
A-kızım Fikret abi kısır çıktı evlendiği eşi bir türlü hamile kalmıyor biz onun gibi kusurlu değiliz ki.
M-bu orospuya hap alalım kanka sonra bir de bununla uğraşmayalım. Duştan çıktık salona geçtik ben tabi oturamıyorum. Götüm acayip ağrıyor.
A-noldu orospu götün mü ağrıyor diye güldü
M-orospu olmak kolay mı sandın Gül hanım
A-hele ki böyle koca yarrakları
M-peh peh diye benle alay edip gülüyorlardı. Bizim oturmamızın bi yarım saat sonra abim geldi.
-napıyorsun ln
M-sohbet muhabbet kanks
A-abi yine erkenden devrildin. Bizde pornoyu kapatıp sohbet ettik bacımla
-e izletseydiniz ya olum
M-sen yokken bacımızın yanında nasıl izleyelim kanka olmaz. Abim geçti koltuğa oturdu. Mesut abi de çektiklerini pezolar gruba atmış. Bana mesajları okutuyordu.
M-abi bak burda kim var
F-vay Gül orospusu değil mi o ya
A-abi götünü bize bırakmışsın saol
F-olum o götüde ben bozacaktık ya
M-geçti borun pazarı sür eşeğini Niğde’ye abi
F-kafamı sikim.
Anlaşılan Fikret abi baya bir içerlemişti. Sonra ali abi ayağa kalkıp
A-kanka biz müsaadeni isteyelim kalkalım. Abimin başı patlıyordu hadi görüşürüz kanka.
-Gül eşlik et abilerine. Kapıya kadar getirdim. İkisi son kez avuçladılar amımı götümü.
M-yine sikmeye geleceğiz seni gül
A-doyumsuz oldum bu orospu yüzünden amk neyse amından öpüyorum güzelim.
Çıkıp gittiler. Bende abimin yanına oturdum. Ama tam oturamıyor sürekli pozisyon değiştiriyordum. Götüm acıyordu.
-Gül bana ağrı kesici getirsene başım çatlıyor. Gittim ağrı kesici getirdim içti abim. O anda dank etti o ağrı kesici değil azdırıcı idi abime plan yaptığımızdaki azdırıcıydı. Biraz öyle durdu. Bu ağrı niye geçmedi dedi. Bende Farklı bir ağrı kesici getirmeye giderken abim
-sen niye düzgün yürümüyorsun kız
-normal yürüyorum ya abi
-sen bakim bi buraya. Sıçtığım andı.
-kucağıma yat bi bakayım sen ben seni kontrol edeyim.
-abi saçmalama
-yat gebertmiyim seni orospu. Mecbur yattım. Eteğimi kaldırdı.
-ulan orospu şu götte bir kere de külot göreyim. Sonra yavaşça domalttı bir de ne görsün fındık kadar deliği olan götüm Şişe kapağı gibi açılmıştı.
-amına koyayım senin bunlara da siktirdin kendini He. Ulan orospuya bak iki erkeğe de verdin He diyip götüme şaplak attı.
-bu göt daha yeni sikildi dimi orospu
-evet abi
-sen mi ayarttın çocukları
-hayır abi ben bir şey yapmadım.
-yapmana gerek yok ki orospu gibi fiziğin var kim olsa duramaz.
Sonra bir parmağını götüme bir parmağını amıma soktu. Ahh diye inledim. Geri çıkarınca parmaklarına ali ve Mesut abinin dölleri geldi.
-kız bir de içine mi boşaldılar sen iyice orospu olmuşsun. Bunları derken sertleşen yarrağı göbeğime baskı uyguluyordu.
-abi valla ben bir şey yapmadım. Üstüme geldiler zorla beni tost yapıp siktiler.
-vay şerefsizler kimseye güven olmuyor arkadaş ama onlara da hak vermek lazım bu vücudu kim sikmek istemez.
Abim artık amımı götümü okşamaya başladı.
-abi napıyorsun
-sus orospu elaleme verince sıkıntı yok abin dokununca mı sıkıntı.
-ama biz öz kardeşiz günah
-elalemle sikişmek sevap mı orospu. Siktir git güzelce amını götünü yıka bir de abin baksın tadına. Sonunda abimi bile azdırmıştım. Belki azdırıcının da etkisi vardı. Gittim amımı götümü bir güzel yıkadım. Bornozla abimin yanına gittim.
-bakalım neler varmış burda diyerek bornozu yere attı. Memelerim dikkatini çekti. Ali abi biraz abartmış morartmıştı.
-uf şu memelere bak kim morarttı bunları
-Ali abi yaptı.
-uf gel de emzir abini bakim.
Abimin kucağına oturdum. Abim daldı memelerime hayvan gibi yalayıp ısırıyordu.
-boşuna sikmiyorlar seni şunlara bak amına koyayım offf. Beni kucağından alıp koltuğa koydu. Bacaklarımı açtı.
-off ama bak kaymak gibi abinde kaysın mı amına orospu
-evet abimde döllesin beni
-iyi alıştın sikilmeye orospu. Şu amın güzelliği ne ya etli çizgi gibi pespembe offf.
Bir yalamaya başladı susuz kalmış köpek gibi. Kıvranmaya başladım çok iyi yalıyordu.
-abin yer senşn bal kutunu.
Amım iyice sulanmıştı. Abim doğrulup yarrağını ağzıma dayadı.
-aç bakayım ağzını dondurma geliyor.
İlk hayalini kurduğum yarrak şimdi ağzımdaydı. Abimin yarrağı diğerlerine nazaran daha düzgün ve daha çekiciydi. Yalarken de aşırı zevk alıyor tadı çok hoşuma gitti.
-sen neymişsin be Gül
Abim ağzımı sikip bir güzel boşaldı. Hepsini yuttum.
-nasıl abinin dölü hoşuna gitti mi orospu
-evet abi çok tatlı
Abim boşalmasına rağmen yarrağı hala dik ve sertti.
-aç bakayım bacaklarını abin koysun amına.
Bacaklarımı ayırdım. Abim önce yarrağıyla fırça çekti amıma sonra bir anda soktu. Ve yine çığlığı bastım.
-bağır amk orospusu birazda benim altımda bağır.
Abim çok seri pompalıyordu. Aşırı zevk alıyordum abimin beni sikmesinden. Diğerleri gibi değildi. Sonra beni domaltıp yarrağını götüme soktu. Ben yine bastım çığlığı.
-bağır amına koduğum yırtıcam amını götünü.
Abim çok fena sikiyordu intikam alırmış gibi. Götümü sert sert tokatlıyordu. En sonunda dayamadı götüme boşaldı. Derin bir oh çekti
-40 tane orospu bana senin verdiğin zevki veremezdi. Bundan sonra abine karılık yapacaksın duydun mu beni
-sen nasıl istersen abi.
Biraz dinlendikten sonra duşa girdim bi postada orda sikti beni abim. Sonra temizlenip odaya geçtik. Yanıma geldi
- seni siktiğimi kimse bilmeyecek tamam mı Gül bende arkadaşlarımın seni siktiğini öğrenmemiş gibi yapıcam
-tamam abi sen nasıl istersen.
Kalktı pc başına dünya varmış amk dedi. Bende telefonla uğraşırken wp ta bir gruba alınmışım adı gülün sikicileri diye. Grupta Fikret, Mesut ve Ali abi vardı. Pezolar grubunun adını değiştirmişlerdi. Ordan bana yazmışlar
M-Gül oturtabiliyor musun hahahaha
A-tadın damağımda kaldı en kısa zamanda yine koyaxam sana gül. Gibi şeyler yazıyordu. Sonra özelden Fikret abi bana yazdı
-götünü vermişsin gül tam bir orospusun amk
-yemeyenin malını yerler Fikret abi
-çok pişmanım ulan senle evlenmeyi kabul etseydim keşke her gün elimin altında olur yaşadığım seksten bir şey anlardım. Evlendiğim hanım bi bok değil amk
-kader kısmet Fikret abi
-çok özledim kız seni en yakın zamanda seni yine sikmek istiyorum gül. Altımda inlemeni özledim yeminlen.
İçimden ya Fikret efendi evdeki hesap çarşıya uyumadı mı diye geçirdim. Telefonla uğraşırken zaman baya geçmiş babam geldi kalktım sofrayı hazırladım. Babama belli etmeden yürüdüm. Abim artık benle muhabbet ediyor konuşuyordu. Sikilmek iletişimimize yardımcı olmuştu.
163 notes
·
View notes
Text
Küçükken hiç özgüvenim yoktu bunun sebepleri insanlar başta da en yakınlarım ... Okulda çok sessizdim arkadaş yapmazdım pek bahçeye çıkıp koşturmazdım diğerleri gibi teneffüsün gelmesini beklemezdim ben . Bir keresinde çok iyi hatırlıyorum bi tenefüs dışarı çıktım oyun oynayacaktım :)) olaya bak ben arkadaşlarımla oyun oynayacakmışım bayağı gülünç büyüyünce fark ediyor insan . Neyse işte çıktım ebelemece felan oynayacaktık galiba o kadar hatırlamıyorum . Bende diğerleri gibi ebe olan kişiden kaçıyordum sonra bi an durdum bakındım sadece , sonra aq seni kovalamıyo bile neyden kaçıyorsun gerizekalı dedim kendi kendime . Ondan sonra çıkıpta oynadım mı hiç hatırlamıyorum ama o teneffüsü de unutamıyorum ilk o zamanlar bir şeyleri fark etmeye başlamıştım . Sonra büyüdüm acılarla , sevgisizlikle , tabii şimdi bunu etrafımda ki insanlara sorsan reddeder ama öyle . Şimdi mi?? Şimdi asosyal insanın teki oldum . Odamdan çıkmam başımı kitaplardan kaldırmam . Bana gelmiş odandan çık artık biraz yanımıza gel sohbet et , ortam gör diyor . Aq bunu diyecek son insanlarsınız lan ne zaman yanımda oldunuzda şimdi beni yanınıza çağırıyorsunuz . Ben alıştım yanlızlığa hatta artık seviyorum da kopmak istemiyorum . Dışarda ki insanlar çok soğuk olduğumu söylüyor benle konuşmaya çekiniyorlarmış . Hatta bana adımı pek soran olmaz genelde etrafımda ki insanlara sorarlar . Neyse çok yazdım , böyle biri olmamı sağalayan herkese teşekkür ederim hayatımdan siktirip gidebilirsiniz artık .
106 notes
·
View notes
Note
Merhaba, biraz hesabına göz attım. Çok hoştu.
Kendimden bahsetmek istedim, nedensizce.
Her gün 60 km yol gidip geliyorum, yollar insana bir şeyler katar mı? Bana çok şey kattı, şarkıların dillerini çözdüm mesela, kendimi fark ettim, unuttuğum şeyleri hatırladım. 60 km yol ne katabilir demeyin çok şey katıyor.
Bazen nefes alamıyorum, mecazi anlamda. İnsan nefes almayı unutur mu? Ben unutuyorum.
Lisedeyim, ilk yıllarım. Aşkı tattığım yıl, üst kata çıkıcaktım öğretmenler odasına merdivenleri dönerken biriyle çarpıştım, çarpan benim o pardon dedi, kem küm ettim hızlı hızlı merdivenleri çıktım. Yeşilli ama,üstünde yeşil bir ceketi vardı. Arkadaşlara rezilliğimi anlattım seninki demeye başladılar, ortada bir şey yokken hoşlantı tohumları kalbime ekildi. Gece gündüz yüzü aklımdan çıkmıyor, bir gün cesaretlendim yazdım uzun uzun.. 8 saat sonra gördü, tam 8 saat sonra, heyecanla beklediğim 8 saat..
Söveceğini falan bekliyordum o kadar uzun yazmıştım ki karakterini bilmiyorum tabi sadece yazmak istedim, içimdekileri bilsin istedim ve yazdım.
O kadar kibar bir şekilde reddetti ki ben daha çok hoşlandım, hayatında kimseyi istemiyormuş, yazdıkları hoşuna gitmemiş değil, hislerime karşılık vermek istermiş, kırmak istemezmiş, ama reddetmesi daha uygunmuş. Hak vermiyor değilim, şu an o kadar haklı ki, iyiki diyorum iyiki.. ama o an çok üzülmüştüm, okulda dönem boyunca umut verircesine baktı, gözleri kalbimi delip geçiyordu. Peşini bırakmadım yüzsüz gibi yazıp yazıp durdum, seviyordum ne yapayım. Kalbinin o kadar temiz olduğunu görünce sevmekten başka ne yapabilirdim ki. Çok sevdim, güzel sevdim. Taki talihsiz olaylara kadar, uzun zamandır görmedim onu ama kalbimde hala ona karşı bir sevgi var duruyor orada tam ortada, dayanamayıp yine yazdım. Konuştuk uzunca ertesi gün o yazdı, konuşmaya başladık bildiğiniz, o kadar güzeldi ki, o kadar huzurluydu ki. Bakın onu öpmedim, ona sarılmadım bile, kokusunu dahi bilmiyorum ama sözleri o kadar huzur veriyordu ki, mutluydum.. Ama ortada bir şey yoktu arkadaş desen arkadaş değiliz flört desen değiliz, sevgili desen değiliz. İyikide değilmişiz, biz iki yabancıydık öyle de kaldık. Ondan uzaklaşmam gerekti onun için zaten hep uzaktık birbirimize ondan kopmam gerekliydi, kendim içinde onun içinde. Sınav yılıydı ders çalışıyordu, onu rahatsız etmek istemedim. Düşünsenize bir kişi sizin aklınızı karıştırıyor ders çalışmanızı engelliyor bir şekilde gireceğiniz sınavda bir net fazla yapacağınıza düşük yapıyorsunuz ve demez misiniz o etkiledi, ondan dolayı oldu, diye.
Belki çok ince ve ayrıntılı düşünüyorumdur bilmiyorum ama bildiğim tek şey onun hayatını kötü etkilememek, ondan uzaklaştığımı fark etmemiştir bile belkide, ben ona hep kalbimden geçenleri söyledim, içimi döktüğüm zamanlar oldu, hep en güzel sözlerle teselli etti. Aşk değildi belkide aramızda olan çünkü o da demişti tek taraflı aşk olmaz diye ben çok sevdim güzel sevdim sadece, şimdide mutlu muyum bir yanım evet bir yanım hayır, onunla daha çok zaman geçirebilirdim ama o kalbini bırak kapılarını açmadı bana, ama hayatına giripte onun bu iyi kişiliğini mahvetmedimde, geleceğini kötü etkilemedim de, sadece sevdim..
Güzel sevdim..
Ona armağan etmiştim bu şarkıyı
Kör kuyum..
Ne desem bilemedim ama sana şunu söyleyeyim. Böyle kalması en iyisi olmuş çünkü karşı tarafın haberi olmadan başkayan hoşlantı, sempati, aşk, sevgi adına ne denirse, o kişi sana karşılık verseydi uzun sürmeyecekti. Uzun soluklu bir ilişki olmayacaktı ve emin ol sen bitirecektin ilişkiyi. Çünkü karşılıksız başlayan ve arzulanan her kişi veya his karşılık almaya başladığın an artık eski önemini kaybeder. Bunu deneyimledim ve çok uzun sürmeden yarı yolda bırakıldım lsmgkslls. Oysa ki arzulayan, peşimden koşan da oydu. Demek ki karşılık bulunca hisler anlamını yitiriyormuş. Senin sevgini özel kılan şey de bu. Ulaşamamak, karşılık bulamamak. Allah karşına kalbin gibi temiz insanlar çıkarsın. (Şarjım 8 uzun uzun yazardım aslında ama vaktim yok.)
10 notes
·
View notes
Text
Hani Ay ile Güneş vardır ya asla kavuşamazlar. Ay Güneşe tutulur, aşık olur, onu görmek için herşey yapar ama asla görüşemezler - birleşemezler. Çünkü Allah onları iki aynı sebep için ama birbirleri için yaratmamıştır. Onlarında hikayesi işte böyle başlar...
Ay bundan tam 9 sene önce Güneşe aşık olur ama Güneş onu tanısa bile farkında olmaz. Güneş hem yaşca büyuktür hemde yolları ayrı düşer ve birbirlerini unuturlar. Yıllar geçer günümüze gelir Ay ile Güneş iki yabancı olarak tekrar karşılaşır. İkiside birbirlerini tanırlar Ay onu her gördüğünde içinde bir sevinç bir kıvılcım oluşur anlamaz. Çünkü Güneşe aşık olduğunda küçüktü unutup gitmişdi. Güneş ise onunla arkadaş olmak için can atar çünkü nasıl biri olduğunu iyi bilir, aralarında öyle bir elektrik vardır ki çok kuvvetlidir . Ay ile güneş arkadaş olurlar Güneşin yakınları normal karşılar ama gizlide bu ikisi arasında gizli bir bağ yaranır. Günlerce bu bağ büyür ve artar. Ay Güneşe çok aşık olduğunu kabul eder. Çoçukluğundaki o duyguların daha büyük bir şekilde oyandığını fark eder ama bunu gizler. Güneş ise bunu fark eder önce hoşuna gider ama sonra dürüstce Aya açıklar ve böyle birşeyi yaşanmamış farz ederler. Çünkü Güneş evlidir ve kocasını seviyordur. Bunlar aralarında anlaşır ve konuyu açmamak için elinden geleni yaparlar. Ama her karşılaşdıklarında o elektrik öyle büyür ki birbirlerinden ayrı kalamazlar. Sussalar bile bakışları çok şey ifade eder. Aylar geçer, ikisi çok şey atlatır çok şey ile karşılaşır ama arkadaşlıkları bozulmaz. Fakat aralarındaki o şey o kadar büyümüştür ki artık Güneş dayanamaz ve Aya olan duygularını düşlerini hisslerini söyler. Ay çok sevinsede ikisinin elinden bişey gelmez ayrı kalmak zorundadırlar. Çünkü sözde Ay Güneşin yakınıyla sözlenicek Güneş ise başkasıyla evlidir. Onlar bu duyguları sevgilerini aşklarını körlerler seve seve aralarına mesafe koyarlar. İkiside kahr olsada yapmak zorunda kalırlar. Bu mesafeden faydalanıp biri aralarına kara büyü sokar. Tam Güneş "herşeyı boş verip sadece sana odaklanıcam seni seveceğim" diyeceği gün Ay Güneşten ayrılır ve "bir daha konuşmayalım hepsi saçmalıktı " der ve Güneşi param parça eder. Güneş mecbur kabul eder çünkü en doğrusu buydu. Ama aşklarının ne kadar büyük ve tutarlı olduğunu asla unutmaz. Hergün görüşurler ama iki yabancı gibi. Ay Güneşin yüzüne bile bakmaz. Güneş ise kahrından hergece ağlar fenalaşır ona geç kaldığı için kendini suçlar. En sonunda bunun büyük bir büyü olduğunu anlar ama yapıcak bişey olmaz. Geriye tek kalan o gizli sevgi, satırlarda gizlernmiş şarkılar, ve birbiri için ölen iki kalp...
Hikayeleri daha son bulmasada Güneş çabalıyor aşkı için. Ondan asla vazgeçmiyeceğini biliyor çünkü artık dönüşü olmayan yola girdi. O karanlıktan sevdiğini çıkarmak için canını bile feda verecek kadar seviyor onu...
#sevgi#seni seviyorum#aşk#ayrılık#ask#aşık olmak#asik oldum#aşk acıtır#aşk acısı#aşka dair#sevmek#ben seni unutmak için sevmedim#virgülle ayrılmış#bir ayrılış hikayesi#severek ayrılanlar
7 notes
·
View notes
Note
Cevabınız için teşekkür ederim. Namazda elhamdülillah sıkıntı yok ama benim endişem yaşayışla alakalı. Çok şükür müslüman bir aileye doğdum, temel erdemleri ve dine uygun yaşamayı öğrendim. Elimden geldiğince de uygulamaya çalışıyorum ama eksiklik var hissediyorum. Yaşıtlarıma bakıyorum, arkadaşlarıma bir taraf hiç önemsemiyor adeta unutmuş dinî. Diğer tarafta öyle güzel anlamış öyle güzel uygulamış ki hayatına düşünce tarzı, üslubu, hayalleri hepsi dinî bir bütün içinde. Fıkıh, siyer, Arapça, hadis ve sünnet gibi bir sürü konuda bilgili bende en basit, sık kullandıkları kelimede bile şaşırıp anlamını soruyorum.
Yani biraz da kendimi nasık geliştirebilirim ilmen, aslında sorum. Çünkü kendimi eksik hissediyorum ve nasıl doğruyu öğrenip bulacağımı bilmiyorum. Ailemin katkısı da var ama yeterli değil maalesef. Hem her şeyi onlardan beklemek de doğru olmaz, biraz da biz çabalamalıyız öğrenmek için. Mesela bazen insanları istemeden yargılıyorum, bu çok günah napıyorsun sen gibi ve içimden pek de hoş sözler geçmiyor ama bu bir müslümama yakışmayan bir davranış. En basiti bu, bundan nasık kurtulabilirim?
Şimdi anladım, siz deyince şöyle bi düşündüm ben nasıl başladım diye..Belki size yol gösterir diye kısaca bahsedeyim. Elhamdülillah, Rabbim bana 2017 yılında hidayeti nasip etti başladığım haldeki halimle şu anki halim arasında dağlar kadar fark var hamd olsun. Değişmeye niyet ettiğimde, yaklaşık 4 5 yıllık bir hedef koymuştum kendime, o da her sene farklı bir ilim dalında okumalar yapmaktı. İlk olarak tabii ki de ahlakımı düzeltmeme yardımcı olacak ilim dalından yani hadisten başladım ve o sene boyunca önce derleme daha sonra kaynak en sonunda da şerhli hadis kitaplarını okudum ki zaten şerhli okuduğunuzda size neredeyse her alanda kapı açılıyor ama şuna çok dikkat ettim mesela o anki hayatımda pratiğe dökemeyeceğim mevzuları okumadım, öğrenmedim ihtiyacım neyse ona binaen okumalar yaptım daha sonraki yıl akide ondan sonraki yıl fıkıh en son da tefsir okumaları yaptım, şu an da ise konu üzerine okumalar çalışmalar yapıyorum. Tabi bu arada arapçayı da devam ettirmeye çalışıyorum. Beni bu süreçte en çok geliştiren şey ise, öğrendiklerimi aktarmak oldu. İlk olarak arkadaşlarımdan başladım daha sonra ise farklı yaş gruplarındaki insanlarla devam ettim ve her gruptan farklı şeyler öğrendim. Hatta size şunu diyebilirim ki, bu sene önceki senelere nazaran çok az kitap okudum ama daha çok şey öğrendim çünkü insanlarla daha fazla iletişim halindeydim ve her insan bana kendinden bir şey sundu. Neyse hasılı kelam; uygulanabilir bir program hazırlayıp pes etmeden devam ettirebilmek çok önemli. Ve mümkünse bir arkadaş grubunuz olsa çok iyi olur. Mesela hep birlikte bir sure belirlersiniz herkes kendine göre çalışır ve o sureye kendi açısından bakar, size de anlatır ve böylelikle bir sureye farklı açılardan bakma imkanınız olur. Ya da belli başlı kitapların kritiğini yapmak vs. Rabbim yardımcınız olsun, hayrlı, faydalı olan ilme ulaşımınızı kolaylaştırsın. Selametle.
5 notes
·
View notes
Text
Başarısızlar | 1 - Uykucu
<Yazın başları. Ensemble Square'de bir oda.>
Aira: —Uyan.
Aira: —Hey, uyan diyorum...!
Hiiro: ...?!
Aira: Ha?!
Hiiro: ...? ...?
Hiiro: Neredeyim? Sen kimsin?
Hiiro: Yoksa... bir idol müsün?
Hiiro: ...Hayır, galiba yanıldım. İdol değilsin.
Aira: Ha? Bence gayet de idol sayılıyorum...
Aira: Daha tam uyanamadın mı? Tatlı rüyanı böldüğüm için üzgünüm...
Aira: Ama... koluma bak. Aşırı sıkı tutuyorsun. Canım acımaya başladı!
Aira: Bana böyle gücünü göstermek istemeni anlarım, fakat kolum morarsın istemiyorum. Yani beni bırakır mısın?
Hiiro: ...? Ah! Affedersin!
Hiiro: Gerçekten özür dilerim! Amacım canını yakmak değildi. Yaptıklarım için içtenlikle özür diliyorum!
Aira: Aha, o nasıl konuşma öyle? Geçmişten gelmiş birine benziyorsun. Hayran kaldım*♪
* ç.n. Aira'nın sloganlarından biri olan "I love" japoncada "Airabu" şeklinde telaffuz edilir. Aira hikaye boyunca sevdiği şeyleri belirtmek için bu kelimeyi kullanır. İsmine yapılan göndermeyi bozmak istemediğimden "Hairan kaldım" şeklinde çevirmeye karar verdim.
Hiiro: Love? Ayrıca konuşma şeklim kulağa yanlış geliyorsa üzgünüm. Şehir hayatına daha alışamadım, ama memleketimden ayrılmadan önce biraz araştırma yapmıştım.
Aira: Anladım~ Özür dilemene gerek yok. Endişelenme♪
Aira: Her neyse, kolumu bırakabilir misin?
Hiiro: Um, tekrardan özür dilerim.
Hiiro: ...Zayıf gibisin. Düzgün yemek yiyor musun?
Aira: Hm? Biraz seçiciyimdir. Ayrıca ne yediğime dikkat ediyorum...
Aira: Yinede kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği yemeye dikkat ediyorum.
Hiiro: Öyleyse iyi! Yemek yemeden yaşayamazsın. Bunu şehirdeki herkes bilmiyor mu zaten? Hahaha♪
Aira: (Hm... Bu niye böyle davranıyor...? Çok tuhaf biri...! Ama bu odada olduğuna göre o da idol olmalı.)
Aira: (Daha önce hiç karşılaşmadım. Yeni mi geldi? Normalde idoller hakkında tüm bilgileri takip ederim... ama onu ilk defa görüyorum.)
Aira: (Belki de idol falan değildir? Yanlışlıkla buraya gelmiş olabilir mi?)
Aira: (Rüya görürken hiç bir idolün ağzından çıkmayacak şeyler söylüyordu nasıl olsa...)
Aira: ("İdollerin sonunu getireceğim", "Tüm idolleri yok edeceğim"... Hmm, nasıl bir rüya bu?)
Aira: (Çok merak ettim. Belki sorsam cevap verir.)
Aira: Hmm, sen—
Hiiro: Ah, az daha unutuyordum! Adım Hiiro Amagi. Hiiro ismim, Amagi de soyadım!
Hiiro: Senin adın ne? Haha, düzgün konuşmalar kendini tanıtmakla başlar.
Aira: Eh? Şey... Ben Aira Shiratori. Daha ne olduğunu tam kavrayamasam da tanıştığımıza memnun oldum.
Hiiro: Um! İsmin Aira Shiratori! Asla unutmayacağım! Ne güzel bir isim!
Hiiro: Burada tanışmak kaderimizde varmış... Umarım iyi arkadaşlar olabiliriz♪
Aira: Eh? A-Arkadaş mı? Yani, istemediğimden değil ama... neden?
Hiiro: ..."Hayır" mı?
Aira: Eh?! Yok canım! Ama anlamıyorum! Daha yeni tanıştık, niye aniden benimle yakınlaşmaya çalışıyorsun?
Aira: S-Sen... hayranım falan mısın?
Hiiro: ? Hayır, sadece arkadaşlığın en değerli hazine olduğunu düsünüyorun! Ne kadar değerli şeylere sahipsen o kadar iyi—sence de öyle değil mi, Aira?
Aira: Ah, hemen de ilk ismimi rahatça söylemeye başladın. Neyse, önemli değil.
Aira: Kırsal bölgelerden geldiğini mi söylemistin? Şehirde böyle aşırı dost canlısı davranamazsın.
Aira: İnsanlar seni "ihmalkar" biri sanar... Herhalde bu yüzden buraya çağrılmışsındır. Biri senden rahatsız olmuştur.
Hiiro: ? Ne dediğini tam anlamadım. Daha detaylı açıklar mısın?
Aira: Ah, internette bir söylenti var... anlatamam. Gerçek değilse aptal durumuna düşerim ama.
Aira: Ayrıca sesli söylersem gerçek olacağından korkuyorum.
Hiiro: Nasıl yani? Şehirde işler böyle mi yürüyor?
Hiiro: Öyleyde gerçek olması için sesli söyleyeyim. Sen ve ben arkadaşız...✩
Aira: Yok yok! Deme öyle! Alt tarafı ismimizi söyledik, onun dışında hâlâ yabancıyız!
Aira: Off... Neden bilmiyorum, ama seninle konuşmak çok yorucu...
Hiiro: Um, çoğu kişi öyle diyor! Neden acaba, sadece normal konuşuyorum!
Hiiro: Her neyse, yani hayır diyorsun... Aira, ne olursa olsun benimle arkadaşım olmaz mısın?
Hiiro: Bu korkunç! Kalbim kırılmış gibi hissediyorum!
Aira: Aman, çok sinir bozucusun! İyi tamam, arkadaşın olurum! Ne kadar inatçısın!
Hiiro: Cidden mi? Arkadaşım olmak istiyorsun! Çok sevindim!
Hiiro: Ah, Aira, arkadaşım! Tanıştığımıza çok memnun oldum!
Hiiro: Lütfen idolleri yok ederken bana katıl...♪
← Önceki bölüm ◆ Sonraki bölüm →
2 notes
·
View notes
Text
LÜTFEN DİKKAT
OKUMANIZDA FAYDA VAR.
Geç bir vakitte, Messenger’e gelen mesajı ve mesajı gönderen kişiyi görünce, ekranın karşısında kala kaldım.
Mesaj yazan daha on beş, on altı yaşlarında küçücük bir kızdı ve “Benimle arkadaş olur musun?” diye yazmıştı.
Tekrar şaşkınlıkla saate baktım.
Bu saatte, bu kızın yatağında olması gerekmiyor muydu?
Onu sosyal medyada arkadaş aramaya kadar iten yalnızlık nasıl bir yalnızlıktı?
“Merhaba kızım.” dedim. “Öncelikle yaşını öğrenebilir miyim?”
“On beş.”
“Ben kaç yaşındayım, biliyor musun”
“Hayır bilmiyorum.”
“Ben de elli yaşındayım ve hemen hemen senin kadar bir kızım var. Kusura bakma ama böyle geç bir saatte, internette arkadaş aramana çok şaşırdım.”
Önce bir süre cevap gelmedi.
Ardından “Ben çok yalnızım.” diye yazdı.
Bilmiyorum neden ama o anda içim acıdı.
Ben kalabalığı da yalnızlığı da çok iyi bilirim. Gel gelelim, bir çocuğun kendini bu denli yalnız hissetmesi bana çok farklı gelmişti.
“Annen baban neredeler?”
“Uyuyorlar.”
“Peki, sen neden uyumuyorsun?”
“Konuşmak istiyorum.”
“Ne üzerine?”
“Fark etmez. Ne olursa artık.”
Bu sefer de ben sustum bir süre.
Ne yazayım diye kara kara düşündüm önce.
“Annenle ve babanla konuşsan daha iyi olmaz mı kızım? Bak bu saatte, sosyal medya da, karanlık sokaklara benzer. Karşına kimin çıkacağı belli olmaz. Belki sana yaşlı bir adamın abartısı gibi gelecek ama inan seni üzerler.”
“Ben de çok isterim annemle, babamla konuşmayı ama onların hiç vakitleri yok ki. Hep çok yoğunlar. Hep gelenimiz gidenimiz var. En ufak bir şey sormaya kalksam, kızıyorlar bana. Mesela bugün okulda bir çocuk beni merdivenlerden aşağı itti. Sonra da küfür ederek yanımdan geçti gitti. Okuldan eve gelir gelmez bunu anlatayım istedim ama annem telefonda arkadaşıyla konuşuyordu, babamsa bilgisayarının başındaydı. Konuşamadım. Sustum.”
Sohbet derinleştikçe, karşımdaki zavallı kızı daha iyi anlıyordum.
Adını hatırlamıyorum. Bir yazardı sanırım. Şöyle demişti.
“Yalnızlık, yanında kimsenin olmaması değildir. Yalnızlık, yanında seni dinlemeyenlerin, anlamayanların ve sevmeyenlerin olmasıdır.”
Kız gerçekten çok yapayalnızdı.
Yoksa neden gecenin en karanlık saatlerinde, içinde bir umut kırıntısıyla, arkadaş peşine düşsün?
İyi de,
Ya ona denk gelen ben değil de, başka biri, başka niyetleri olan bir herif denk gelseydi. Ve kız da o herife inansaydı, onunla sohbet etseydi, hatta daha da ileriye gidip buluşmaya, görüşmeye kalksaydı.
Aklıma küçücük yaşlarında tecavüze uğrayan, işkence gören ve öldürülen kızlar geldi.
O kızların gözlerini hayal ettim.
Umutlarını, düşlerini, gülüşlerini düşündüm.
Sanki kalbime bıçak saplanır gibi oldu.
Ya bu kız da…
“Ah güzel kızım. Seni anlıyorum. Yalnız şunu unutma lütfen. Benim yaşımda olan erkeklerin seninle paylaşacak çok şeyi olmaz. Hele de bu kirlenmiş, kimin ne olduğu bilinmeyen, kötülüklerin fır döndüğü sosyal medyada hiç olmaz. Senden ricam, lütfen şimdi yatağına git ve güzelce uyu. Yarın sabah uyandığında annene ya da babana bu gece benimle yaptığın sohbeti anlat…”
Sözümü kesti.
“Hayatta olmaz. Çok kızarlar bana.”
“Kızsınlar” dedim. “Sen yine de anlat. Onlara de ki, Tamer amca diye biriyle tanıştım. O bana dedi ki ‘Bütün işler bekler ama çocuk kalbi beklemez.’ Ve selamlarımı ilet.”
Durdu, düşündü ve “Tamam söz söyleyeceğim.” dedi.
Birbirimize iyi geceler diledik ve ayrıldık.
Sonra bir haber alamadım.
Baktım hesabını da kapatmış.
Şimdi nerededir, kiminledir, hala yapayalnız mıdır?
Bilmiyorum.
Bildiğim tek şey var.
Bu yüzyılın asıl bahtsızları çocuklarımızdır.
Onlar boyunlarından büyük bedeller ödeyerek büyümeye çalışıyorlar.
Sevgisiz bireyler, sevgisiz toplumlar, şiddet, ölüm, savaş, tecavüz, taciz, hastalıklar, ekonomik sıkıntılar, internet, telefon, bilgisayar oyunları, tüketim çılgınlığı ve kalabalık yalnızlıklar.
Onlar,
O çocuklar yürekleri ağlaya ağlaya büyüyorlar.
Neresinden tutacağız, neresinden tutup da çocuklarımızı düştükleri yerden kaldıracağız?
Kimse bilmiyor.
Ve bilmemek bizi dirhem dirhem öldürüyor.
N’olur, çocuklarımızı gece yarıları kimseye “Benimle arkadaş olur musun?” yazdıracak kadar yapayalnız bırakmayalım. Varsın paraları, işleri, güçleri, evleri, kredileri, taksitleri, dolarları, altınları onların olsun. Hepsinin canı cehenneme..!🙏🙏💖💖
Yadigâr Gidici
7 notes
·
View notes
Text
"Güçlü kadınlar...
Sonunu getiremeyeceği şeylere kalkışmazlar. Biter diye değil, hiç bitmesin diye başlarlar ilişkilerine. Kolay kolay hayatlarına birini alamazlar.
Beklerler, değeceğini görene kadar beklerler.
O arada giderse de gider, hiç umurlarında olmaz.
Güzel görünmek isterler.
Kimse için değil, kendileri için.
Kimseye göstermek için değil, iyi hissetmek için.
Yeri gelir anne olurlar, yeri gelir arkadaş.
Sorumluluklardan kaçmazlar.
Her şeyi bir şekilde yoluna sokacaklarını bilirsiniz.
Dibine kadar gurur yaparlar.
Evet.
Hak etmedikleri bir şey yaşadıklarında hiçbir şey olmamış gibi devam edemezler. Kimsenin istemesiyle değişmezler.
Hayatındakiler de kendisini olduğu gibi kabul etmesini beklerler.
Erkekler, güçlü kadınları yıkamazlar. Sarsarlar sadece.
Üzerlerindeki toz silkelenmiş olur, yollarına devam ederler...
Dünyadaki en sert element taş değildir.
Dünyadaki en sert element, sevmekten vazgeçmiş bir kadının yüreğidir...!
11 notes
·
View notes
Text
Bu hayatta iyi yapabildiğim çok nadir şey var bunlardan biri de sanırım arkadaş seçimi :) Hamd olsun seçtiğim insanlar hep ruhlarını, kalplerini çok güzel yetiştirmiş insanlar oldu bu konudaki rızkım hamd olsun çok geniş. Şükrünü eda edebilmek nasip olsun. Ama bu konuda yanılmadığımın en büyük şahidi @kuslarinsarkisi sanırım. Yoksa burda tanışıp gönül bağı kurduğum herkesle tanışmasının başka açıklaması olmaz değil mi :D
11 notes
·
View notes